Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Pazar, Kasım 24, 2024
No menu items!
Ana SayfaFelsefeFelsefe (Genel)Felsefe ve Karikatür İlişkisi | Server Tanilli

Felsefe ve Karikatür İlişkisi | Server Tanilli

Felsefe ile karikatür karşılaştırıldığında, ilk bakışta şu farklılık göze çarpıyor: Felsefe sözle ya da yazıyla dile getirilen bir fikrî çaba; karikatür ise, mizahın çizgiye dökülmesi. Söz ya da yazı, felsefe için yetiyor, ama mizahın karikatür olabilmesi, düşüncenin çizgiye ya da biçimlere dökülmesiyle mümkün; karikatür, böyle güldürebiliyor, ya da düşündürüyor.

Bu farklılığın dışında ise, her iki alanda birbirine benzerlikler var. En baştaki de şu: Felsefe, insanlığın evrensel sorunları üstünde, akla dayanarak düşünmeye çağrı, edinilmiş bilgi ve kanıları yeniden düşünmek, gözden geçirmek, daha doğrusu sorgulamaktır, diye tanımlanır; “aklın eleştirici tavrı”dır o. Karikatür, bu bakımdan ona benzer: O da, yerleşik düşünceyi tekrarlamaz, tersine sorgular, eleştiri getirir ona ve önümüze daha önce farkına varmadığımız bir başka açı koyar. Madalyonun tersini gösterme, her ikisinde de ortak yan.

Öyle olduğu için de, felsefe ve karikatürde bir “yol açıcı”, bir “öncü”, kimi zaman bir “başkaldıran” nitelik görürüz. Her ikisi de, halin büyük çoğunluğunda, oportünizme karşı, uydumcu olmayan birer tavırdır.”

Her ikisinin de korkutucu olmasının altında bu var.

Bugünkü demokratik sistemler dışında, felsefe horlanır ya da yasaklanır; karikatürün ise fazla irkilttiğinde arkasına düşülür. Kaldı ki, demokrasiler demokrasi olmadan önce de, filozof ve karikatürcü, adım başında kovuşturulmuş, yasaklanmıştır. Otoriter, hele hele totaliter rejimler, aklın sorgulamasının sonuna kadar götürülmesini, bir de fazla gülünmesini hoş karşılamazlar.

Felsefe yalnız düşündürmek, sorgulamakla kalmaz, hele devrimci felsefe ise, önümüze yeni bir toplum tasarısı koyar. Eski çağları bir yana bırakalım, Rönesans’la beraber, Thomas More’dan başlayarak, bu tasarıların “ütopya”lar biçiminde işlendiğini biliyoruz. Söz konusu eserler ufuk açıcı olmuş ve insanları enikonu bilinçlendirmişlerdir. Günümüzde çizgi romanlar, insanoğlunun geleceğini de düşlerken, karikatür, işte bu çizgi romanlar aracılığıyla, insan soyunun yaşadığı bugünkü dünyayı eleştirip yeni bir dünyanın kurulmasında bir görev de yükleniyor.

Bunun en son bir örneği olarak, Turhan Selçuk’un “Abdülcanbaz”ını gösterebiliriz. UFO’ların, halkın merakını sömüren, bir yerde bilimsel bilgilere de ters düşen şarlatanca bir konu olduğunu biliyoruz. Ne var ki, ünlü karikatürcü, Milliyet’te, 1998’in sonlarında başlayıp 1999’un Şubat sonlarına kadar süren “UFO’lar” adlı çizgi romanında, konudan olumlu bir ütopya çıkarmasını bilmişti: İki yıl önce UFO’lar dünyamıza gelmişlerdi; gelenler, uzayın derinliklerinden yola çıkmış Buzkar gezegenindendiler. Bizdekinden çok ilerde bir teknik ve uygarlığa sahip bu yaratıklar kavgasız dövüşsüz gelmiş ve dünyamızı eski sorun ve çekişmelerin bataklığında bırakarak, yine kavgasız dövüşsüz çekip gitmişlerdi.

Büyük karikatürcü, bu hayalî olaydan kalkarak, sonunda, o çizgi romanın en ünlü kişilerinden birinin, ünlü bilgin Karanfil Hoca’nın ağzından, gelenlerin ileri, eşitçi, barışçı düzenini örnek tutarak, dünyamızın acı bir eleştirisini yapar; Buzkar’la Dünya, uygarlıkla ilkellik arasında bizi düşünmeye çağırır.

Ütopyadır çizdiği, ama olumlu, yapıcı, giderek ilerici bir ütopya!

Kaç yüzyıllık bir geleneğin bir karikatürcünün çizgilerinde yeniden dile gelişi.

Felsefeyle karikatürün, Türkiye’nin koşullarında elele vermesinden doğal bir şey de yoktur. Çağdaşlığı ideal edinmiş bir toplum, ister istemez köhnemiş kurum ve ilişkilerini sorgulayacak ve daha ileri, daha insanca bir toplumun özlemini duyacaktır. Öyle olunca da, en başta iki şeye ihtiyacı vardır: Akılcı düşünceye ve gülen düşünceye.

Yani felsefeye ve karikatüre…

SERVER TANİLLİ

 

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments