Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Çarşamba, Ekim 16, 2024
No menu items!
Ana SayfaErkan Küçük (Makale)Yeryüzünün Havvası | Erkan Küçük

Yeryüzünün Havvası | Erkan Küçük

Cennet bahçesinde Tanrının beslediği iki hayvancıktık. Hiçbir sıkıntımız yoktu, belki de gerçekten hissetmeyi bilmeyişimizden sonsuza değin olduğumuz yerde öylece kalsak sıkılmayacaktık. Hiç üşümedik, terlemedik; sıcak ne demek soğuk ne demekti. Aç değildik, hiç susamadık. Sessizdi ortalık, konuşan kimse yoktu. Tanrının bir çift uslu hayvancığıydık bahçesinde beslediği. Bize isim bile vermişti, ben Havva, o Adem’di. Birbirimize benziyorduk. Yalnız bazı yerlerimiz farklıydı birbirinden. Benim göğsüm daha büyük ve yumuşaktı. Onunda önünde uzun bir şey vardı. Bunların neye yaradığını bilmiyorduk o zaman.

Hiç sönmeyen bir nurla kaplanmıştı bahçemiz. Sonra o bildik olaylar oldu. Nur söndü. Tanrının bize kendi diliyle bildirdiği yasayı çiğnedik. Tüm iyi niyetimle- kötülük yoktu ki- o kırmızı elmayı dalından koparıp bir ısırık aldım ondan. Bana bunu ağaca sarılmış olan, Adem’in uzun şeyine benzeyen, bir hayvancık öğütledi. “Elmayı ye, ye onu, ye” dedi. Isırdım.  Ve her şey birden bire başka oldu. Daha önce göremediğim şeyleri gördüm. Tenimle hissedemediğim şeyleri hissetmeye başladım. Kendime bile dokundum. Kalbimin atışını duyabiliyordum, heyecan denen şeyi o zaman öğrendim. Sevdim tüm bu olanları.  Güzellik yalnız bana ait olsun istemedim, Adem’e de anlattım, anlamadı. Ben de ona elmadan verdim, ısırdı. Kendini, beni ve gerçeği gördü.

Bu olanlar Tanrı’nın kulağına gittiğinde büyük bir hiddete kapıldı. Ateşler saçarak göründü bize. Ondan çok korktuk. Adem’le birbirimize sokulduk korkudan korunmak için. Titredik çok. Sonra Tanrının hiddeti soğudu, acıdı bize. Ve uykuya daldık oracıkta.

Gözlerimizi açtığımızda şu an yaşadığımız bu yerde kendimizi bulduk. Titriyorduk, karnımızda sancılar vardı, korkuyorduk. Zamanla tüm bunların ne anlama geldiğini kavradık. Öğrendik her şeyi. Soğukta üşüyüp sıcakta terliyorduk. Karnımız acıktığında bir sancı giriyordu midemize. Karınlarımızı doyurup susuzluğumuzu giderince belimizin altındaki deliklerden bir şeyler çıkartıyorduk. Sonra diğer hayvanları izleyip çiftleşmeyi öğrendik, çok hoşumuza gitti bu. Bir sürü çocuğumuz oldu, emzirdim onları.

Yüzyıllar geçti kovulduğumuzdan beri. Şimdi düşününce öfkeye kapılıyorum. Meğer Tanrının planıymış her şey. Cennette sonsuza değin kalmayacağımız, oradan dünyaya sürgün edileceğimiz en başından belliymiş. Yoksa neden cennete hiçbir anlamı olmayan, kullanılmayan organları bize vermiş olsun ki Tanrı. Neden göğüslerim vardı benim. Dillerimiz neden vardı.Ademin belinde uzun şey, bende neden boşluk vardı.

Demek ki en başından üzerimize bir suç atıp bizi oradan kovmakmış niyeti. Ne saçma bir oyunmuş bu. Tanrının bu çocukluğu karşısında ne demeli bilmiyorum. Bunları Adem’e de söyledim. Beni anlamadı. O her zamanki gibi eve yiyecek getirip, bizi vahşi hayvanlardan koruyup geceleri de benimle birlikte oluyor. Sık sık Tanrıdan af diliyor. Ben ise kendimle konuşuyorum çaresiz.

Erkan küçük

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments