Anneciğim , ağlama!
Evet , oğlun bir çeteci;
Başkaldıran bir çeteci!
Daha doğduğu günden beri ,
Belliydi , sana yaslar bırakacağı.
Ağlama anne , lanetle yalnızca ,
Türklerin yaptığı zulümü;
Bize ve gençlerimize!
Garip diyarların , gizli hüzünleri;
Bize gelen ve sürgüne gönderen sonra ,
Yersiz ve yurtsuz bırakarak çocuklarını.
Ve sevgiden yoksun kalma anne!
Çünkü , ondan yoksun kalanlar;
Her şeyden yoksun kalır!
Biliyorum anne , beni sevdiğini;
Biliyorum , genç öleceğimi de!
Yarın , belki de beyaz Tuna’da ,
Ereceğim sonsuz huzura.
Söyle bana ne yapayım?
Sensin , bana bu uslanmaz kalbi veren;anlayan da sen!
Bu kahraman kalbi söyle ne yapayım?
Bu kalp ki , bir Türk görmeye dayanamaz;
Atalarımın mezarları üstünde.
Büyüdüğüm bu vatanda ,
İlk sütümü içtiğim ,
İlk aşklarımın ülkesi olan bu diyarda;
Onların karanlık bakışlarına dayanamaz.
Yaralı yüreğime korku salamaz ,
Hiç biri daha fazla.
Değil mi ki , babam ve kardeşlerim de ,
Ben mutlu olayım diye acı çekti.
Ey anneciğim , ey kahraman kadın!
Elveda ve bağışla beni!
Sırtımda çantam , elimde tüfek ,
Halk beni çağırıyor kükreyerek ,
Düşmana karşı savaşmaya;
Bana can verenler için ,
Senin için , babam için , kardeşlerim için!
Anne , eğer duyarsan kendi alnında ,
Bir merminin fısıltısını ,
Eğer , garın dolup boşaldığını görürsen;
Çık evden , oğlundan kalan ne varsa
Ve son anıları da al yanına!
Sana derlerse ki , vurulup düştü oğlun ,
Bir top mermisiyle;
O zaman , ağlama sakın anne ,
İnanma , sana gelen kötü habere!
“Bir sersem gibi hareket etmişti!” derlerse;
Sakın kulak verme , böyle sözlere!
Eve dön ve güzel masallar anlat kendine
Bilsinler ki , oğlun onuruyla düştü toprağa;
Vatanı için , çok uzak diyarlarda.
Bu mutsuzluk , zarar vermesin kırılgan yüreğine;
Sakın başını eğme , Türkler önünde!
Göremezsin , yoksul insanların acılarını;
Asla , bir yakınını kaybetmeksizin!
Söyle onlara anne;yalçın kayalıkların ardından ,
Huzurlu bir dünyayı aramaya gittiğimi!
Bembeyaz ve diri bedenimle ,
Uçmaktayım kayalıkların üzerinde;
Siyah kanım , çorak toprakta.
Asla bulamasınlar tüfeğimi anne;
Kumlara gömsünler!
Ve zalimleri anlatsın herkes birbirine;
Sonra , eğilip toprağımı okşasınlar!
Anne , eğer acın dayanılmaz olursa ,
Yatıştır kendini tüm bunlarla!
Toplayıp başucuna genç kızları ,
Oğlunun öyküsünü anlat onlara!
Horon tepip , dans edecekler etrafında
Ve genç adamlar geldiğinde kapına ,
Hüzünlü aşkımı getirdiklerinde sana;
Benim küçük kardeşlerimmiş gibi ,
Severek dinle ve konuş onlarla!
Nasıl ve niçin toprağa düştüm ,
Son sözlerim neydi ölürken ; sor onlara!
Göreceksin ki , zavallı anneciğim ,
Onların çığlıkları ve sesleri neşeyle çınlayacak ,
Gözlerin , onların gözlerinde sanki bir an ;
Benimkilerle karşılaşacak!
Derin bir iç çekişle rahatlayacaksın ,
İki kalp duyacaksın içinde çarpan ;
Biri benimkiyse , öbürü seninki.
İki iri gözyaşı damlayacak sessizce;
Yaşlı bir kalple , genç bir kalbin üstüne!
Bunu görecek olan kardeşlerim ,
Sevecek ve nefret edecekler , aynı benim gibi;
Ya da ağlayacak ve gülecekler yalnızca.
Ama eğer , sevgili anneciğim ,
Geri dönecek olursam köyümüze sağlıcakla ,
Elimde bayrak , yüzümde bir zafer gülümsemesiyle ,
Arkadaşlarımla aynı giysiler içinde ,
Altın bir aslan heykeli gibi ışıltılı ,
Omuzumda , ince tüfeğimin görkemi ,
Kuşandığım haliyle , kılıcım yanımda olacak yine;
O zaman , kahraman görünürüm anne!
Çiçekler topla bahçeden;
Büyük bir sardunya demeti yap!
Ve sarmaşıklardan bir taç kondur alnına;
Yasla o güzel başını tüfeğime!
Sen anne , coşkuyla karşılamaya gel beni;
Tatlı bir öpücük kondur , saf ve temiz alnıma
Ve şu yüce sözleri mırıldan kulağıma;
“Ya özgür yaşa , ya da yiğitçe öl!”
Yorgun başımı yaslayacağım , yavaşça omuzlarına ,
Kanlı ellerimle bastıracağım , çarpan kahraman kalbimi ,
İçeceğim kana kana göz yaşlarımı , bir öpücük gibi!
Ve sonra , anneciğim affet beni!
Sen sevdiğim varlık , unutma;
Bu dünyadan erken göçüp gidenleri!
Yol çetin , ancak zafer muştuluyor ,
Orada , düşüp ölmek de var genç yaşta;
Başka bir günde , halk şöyle seslenecek duyuyorum:
“Adalet uğruna ölmüş bir yoksul;
adalet ve özgürlük adına!”
Hristo BOTEV