Orta Asya’daki pembe elipsin içinden
Çıkan kırmızı oklara binerek, Bozkurtlar (kanatlı) Çin’den
Nasıl uçmuşlarsa Tanca’ya kadar,
Ben de (altı yaşımda) dar
Ve yüksek çamurluklu tenezzühle (Ford T modeli) Ankara’ya ulaştım
Sağ salim. ‘Yağmur Çayevi’nin önünde dolaştım
Uyuşan bacaklarımı oynatarak Ankara’nın toprağında.
Taşhan,
Bana dünyanın en büyük meydanı gibi geldi.
Gözüne güneş gelmesin diye elini
Siper eden Mehmetçik heykeli ne güzeldi.
Ve büstlerinden yalnız göğsüne kadar tanıdığım Atatürk
Kabartmalı ve yüksek
Bir mermerin üstüne çıkmış atıyla.
(Böylece tanışmış oldum heykel sanatıyla.)
Baba, oradaki kadın sırtında ne taşıyor?
‘Bomba.’ Neden? ‘Türk yurdu topyekun savaşıyor.’
Savaş cephede bitti (yirmi yıl önce) .
Oysa, bir türlü bitmez okul kitaplarından ince
Sesimle okudugum
Şiirlerde (Zafer Bayramı münasebetiyle) .’Oğlum,
Bu ne Şeker ne de Kurban Bayramı, ‘
Derken babam haklıydı,
30 Ağustos günü elini öperek ondan
Para istedigim zaman.
(Babama şiir okumayı bile düşünüyordum o sırada.)
Babam şiir sevmezdi. Evimize arada
Gelen Mimar Cemil Uluer yalnız şiir yazardı.
(Babam bu adama nedense kızardı.)
‘Bir kere, mimar değil bu herif..’
Diye başladı mı, hafif
Üzülürdü annem. ‘Canım Numan Bey
-bey derdi babama- bu kadar şey olma (şey derdi annem sık sık) .
Adamcagıza yazık.’
Mimar Cemil şiir bina ederdi.
Kışlık kömürü bizim evden giderdi.
Müsteşar Namık Beyi ziyaretlerinde de arz-ı hürmetleriyle
Ve kimin okdugu belli olmayan hikmetleriyle
Dolu kitabını sunar; bir kat giyilmiş elbise alır (yazlık) .
Şair ve mimar olmaktan vazgeçtim(yazık) .
Sevmedim okulu önce,
‘Öğretmenim’ tutmadı yerini annemin (bence.)
Beni çingenelere vermek istemeseydi
Babam, bir dev anası gibi
Görünen öğretmenden kaçardım (ne iyi olurdu) .
Korkuyu
Bahçedeki huysuz ve parlak kanatlı
Horoz tanıttı bana.
Bir de öğretmenim Rana.
‘Kulağını çekerim. konuşma, terbiyesiz,
Yakarım ağzınızı. çişim geldi derseniz.
Kırarım notunuzu haylazlık ederseniz.
Yarına satır satır ezberlensin dersiniz.’
Yorganı attım üzerimden o gece,
Çıplak ayakla taşlara bastım o gece. Kırk derece
Ateşim çıksın diye bekliyordum. Sakın
Göndermesin babam beni okula yarın,
Olur mu Allahım. -Allahım diye başlamışken
Dua edeyim hemen:
Babama, bana ve nineme
Ve apartmandaki Baha Beye, karısına ve oğluna
Ve mahalledekilere ve rahmetli dedem Hüsrev kuluna
Ve Ankara’dakilere ve Türkiye’dekilere
Ve dünyadaki bütün iyilere
Rahatlık ver.
Onların içinde (varsa eğer)
Hırsız, fena
Ve kötülük etmek için insana
Fırsat bekleyenlere
VE beni azarlayan kapıcımız Kamber’e
Ve beni bahçede korkutan horoza
Ve ezberimi bilmezsem ceza
Verecek öğretmene
Rahatlık verme.
(Ceza vermezse rahatlık ver.)
Yeter
Bu kadar. Allah kızar sonra çok istersen.
Yalnız unuttum; ne olur rahatlık versen
Galatasaray oyuncularına. Yarın
Maçları var da; yenilmesinler sakın.
‘Bu çocuk ne olacak böyle. Müzeyyen? Yaramaz
Olsaydı pısırık olacagına. Hiç kimseyle konuşmaz
Sınıfta. Tek başına koşar durur bahçede. Onu
Eve kapatmak doğru mu?
Çalışkan fakat korkak.’ Annem üzüldü
Fakat belli etmedi. ‘Öğretmenim’ çok güldü
Çarpınça ağaca ‘Affedersiniz’
Dediğimi anlatırken. Annem sözü kısa kesti: ‘Dersiniz
Başlayacak. Vaktini aldım Rana.
İnşallah büyüyünce lazım oşur vatana.’
Olmadı kimseye lazım. Aranmadı
Aramayınca.
Okul boyunca
Ne futbol takımına alındı, ne sınıf mümessili olabildi.
Nedense bir yönüyle -belki de her yönüyle- saf kalabildi.
Yalnız bir korku kaldı kuşkuyla karışık;
Sonunda kötü bir şey olur korkusuyla yaşadı Selim Işık
Her olayı. Eski bir yara izi içinde sızladı, her eğilişinde
İnsanlara. Dünyaya bir daha gelişinde
Çocuk ve korkusuz yaşamak ister sürekli.
Büyümek, yalnız tutunanlara gerekli.
İkinci gelişinde çırıl çıplak dolaşacak
Kelimenin bütün anlamıyla çırıl çıplak
Hep birlikte (son sınıflar) toplandık arka bahçede.
‘Çıktık açık alınla’yı söyledik bir agızdan
Müzik sınavıydı bu (toptan) .
Herkes pekiyi aldı, imtihan iyi gitti
Son günüydü okulun, müjde ilkokul bitti.
Yaz sıcagında evde
Canı sıkılmasın ve
(Zararlı ilişkileri olmasın sokakta)
Kış günü
Eski hastalığının izlerini taşıyan göğsünü
Üşütmesin düşüncesiyle
Eve kapandığı zaman -yani okul dışındaki bütün saatlerde-
Divanda otururdu
Durmadan dergi okurdu.
(Siz ‘libidonun Ölümü’
Filmini gördünüz mü?)
Binbir Roman, Yavrutürk,
Çocuk Haftası. ‘Büyük
Adam olacak.’ Misafirler saygıyla bakar yüzüme,
Sevgili büyüklerim: işte size bir manzume
Sabah erken kalkarım
Ne yüzümü yıkarım
Ne sokağa çıkarım.
Kışın soba yakarım
Yazın camdan bakarım
Hayattan yok çıkarım.
Öğlen olur yemek yerim
Fırçalanmaz hiç dişlerim
Acaba ne yapsam derim
Kovboy filmine giderim
Dönünce kızar pederim.
Akşam olur güneş batar
Babam hep anneme çatar
Cici çocuk erkenden yatar
Hayat sıkıcı ne kadar.
Oğuz ATAY