Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Cuma, Kasım 22, 2024
No menu items!

AKŞAM YEMEĞİ

 

yemek yerken
dudakları
yağ içinde kalırdı
babamın.

ve sürekli
yemeğin ne kadar
leziz
olduğundan
herkesin bizim gibi
yiyemediğinden
söz ederdi.

tabağındaki son lokmalara
ekmeğini banmayı
sever,
zevkten
ufak ufak
inlerdi

kahvesini
höpürdeterek
içer,
fincanı
masaya
koyup:

“tatlı ne var? jöle mi
yoksa?” derdi.

annem jöleyi
büyük bir çanakta getirir
babam
kaşıklamaya
başlardı.

tuhaf sesler çıkardı jöleden,
osuruk sesi gibi.

ve kremşanti,
jölenin üstüne boca ederdi.

“hı hım! jöle ve
kremşanti!”
jöleyi
emerdi
kaşığından –
rüzgar tüneline girmiş
gibi ses çıkardı kaşıktan.

tatlıyı da hakladıktan sonra
devasa beyaz bir
peçete ile
silerdi ağzını,
sert dairesel hareketlerle,
peçete yüzünün tamamını
örterdi neredeyse.

ondan sonra
sıra
Camel
sigarasındaydı.

sigarayı
tahta mutfak kibritlerinden
biri ile yakar,
kibriti söndürmeden
küllüğe bırakırdı.

sonra kahveden bir
höpürtü, fincan masaya,
Camel’den bir
duman.

“iyi doyduk, allaha
şükür!”

birkaç dakika sonra
odamda
karanlıkta
yatağa uzandığımda
yediğim yemekten ve
gördüklerimden
midem bulanmaya başlamış
olurdu bile.

tek güzel
şey
dışarda,
benim yaşamadığım
bir dünyada
öten cırcır böceklerini
dinlemekti.

Charles BUKOWSKİ

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments