I.
setin üstünde
rengarenk çingene çadırları
nalsız atların sırtında karayağız
çırılçıplak çingene kızları
göğüsleri dik, kemikleri sağlam
ciltleri kara ipek gibi
kaygan ve pürüzsüz
deliçay’ın kıyısında
karayılanlar gibi oynaşıyorlar
çırılçıplak çingene kızları
hayıtların pürenlerin zakkumların
yaban gülleri çakıl taşları ve kamışların
arasında, kumsalda güpegündüz
coşturuyorlar ergen tayları
deliçay’ın kıyısında
çaya vuruyorlar o kara deli güzelliği
çırılçıplak çingene kızları
işte o vakit ovaya saçılmış nar gibi
yakıyor çukurovayı amları
gövdeleri böcek yiyen kara bir gül
açıyor tüm yapraklarını
uranyum yüklü kayıp bir gezegen
çarpıyor dünyaya endamları
gülüşleri
çiçeklerin özünden gelen arı sütü
aydınlık ve yoğun
dudakları karaportakal dilimleri
dolgun ve kanlı
gözleri esrarlı bir gece kuşu
yeşil yağlı bir karabatak, dalıp çıkıyor
hazzın ve şehvetin diplerine doruklarına
aydınlık bir yüzün tutkulu ışığına
inleyerek açıyorlar içi büyülü masallarla dolu
yosunlu ağızlarını
doyuma ulaşmış taze bir anı
sereserpe güneşleniyor deliçay’ın kıyısında
çırılçıplak çingene kızları
II.
böğüre böğüre türkü söylüyor köylüler
bakir koruları düşleyen mandalar gibi
kaçınılmaz bir sona doğru tırpan sallayan
kötürüm melekler pis pis bakıyor ve sırıtıyorlar
özgürce ve cömertçe tanelerini savuran nara
tütün ter rakı ve sarımsak kokan şehvetleriyle
ağıllara avlulara tarlalara tutsak kadınların
eteği bitli, yakası kirli doyumsuz adamları
damperli kamyonlar ve römorklarla
çaydan kum çekiyorlar
çingene gülü gibi yanıyor çukurova
iç çekerek bıyıklarını kemiriyor göletlerde
kış taşkınlarından yaza kadar
yılbaşı hindisi gibi kubaran kedibalıkları
düğümlenip kalıyor bilinçaltımda
deliçay’ın kıyısında
aşığıyla deri değiştiren kapkara yılanlar
bu izleği kutsal bir gömü gibi saklayan
çocuk
çırılçıplak bir uygarlık için
gençliğini koymuş meydanlara
aşk uğruna telef olmuş ömrü
sahi çok mu?
edepsizliğin özünde saklı dirim gücünü
çingene kızlarından öğrendim
çingene kızlarıyla tütün sardım esrar içtim
çırılçıplak nalsız ata bindim karanlıklarda
ey çırılçıplak özgürlük
ey dirim gücümü kışkırtan güzellik
doldur içime narını
saf hazzın ve şehvetin
susam ve böğürtlen çiçeklerinin
özlerini emen arılar gibi
ya da iğnesi taze bal dolu bir arıyı
sarmalayıp yok eden kara güller gibi
yine emsinler gövdemi
deliçay’ın kıyısında
çırılçıplak çingene kızları
bukle bukle kara saçlarının gölgesinde
iflah olmaz ruhumun
akkora dönmüş hayal hançerini
dinlendireyim
kayıp gezegenin esrarlı dudaklarında
öleyim
Fettah KÖLELİ