cam kırıklarından bir gece
şafağa kanlı gözleriyle damlayan
suzinak makamında bir gönül
harb-i umumi izmir’inde demlenen
biraz romanof biraz lenin
biraz mustafa kemal
en çok da sultan galief
genel kültürünü hayli genel
bir dünya evinde yudumlamış
paris salonlarında
sömürge halkların tabancasını koymuş
kadehlerin yanına
biraz ittihatçı biraz komitacı biraz ıtri
yahya kemal caddesi’nden
baudelaire rıhtımına bıçak fırlatan
sözde bir ihtilal beyzadesi
dipten gelen her dalgada
milli ayranı kabaran
ç koçaklaması tıngırdata tıngırdata
mehmet sıradağlarına kaçan
her alemin raconundan anlayan
her günlün sırrını çözmüş
hayli kurgulu
kendine hayran bir adam
ben sana mecburum makamından
çalmayı da bilir
fransa’yı dansa kaldırmayı da
kağıt masalardan
bir hazin kompleks
nazım hikmet’in esrik günlerinden
damlayan
nam-ı diğer attilâ ilhan
her programa çağrılan
üç maymunu ile birlikte
cumhuriyet caddesi’nde ağlayan devrim
ortaasya’dan göz kırpınca
osmanlının torunlarına atlantik’i atlatan
ne zaman sınıf bahsi açılsa
mehter takımına enternasyonal’i çaldıran
mustafa kemal’in
sol koluna vurulmuş çınar aşısı
diplomat fm’de çalınan
asit gülleriyle yatıp
ensesinde bir revolverle uyanan
kendi gök kubbemizden
bir mertek gibi fırlayan mavi
biraz turkuaz biraz hilal biraz haç
biraz molotof biraz orak çekiç
her cehennemin
her cennetin akıl hocası
her tanrının rakibi
her mafyada gizli bir adamı var
mısralarında esrar
mısralarında kara gözlüklü
bir komplocu cengaver
her aşkın içinde bir saatli bombanın tiktakları
attilâ ilhan’ı okudukça
iki yol çıkacaktır karşına
hızlı bir takip ve kovalamacadan sonra
iki yolun birleştiğini göreceksin
çıkmaz bir sokakta
sırtını duvara yasladığında soluk soluğa
dizlerindeki blue jean’de açılan deliklerden
fışkıran kanın dehşetiyle kendinden geçeceksin
bakmışsın ki son nefeste
40’lardan kalma bir action şiirin içindeki
kötü adam sensin
chevrolet ile duvar arasındasın
belden aşağın tutmuyor
saçlarına yapışmış fötr şapkalı iki zenci
tepende boza pişiriyor
“haydi ahbap söyle ihtiyarın yerini! ”
nefes aldıkça mermi gibi dizeler
didik didik ediyor ciğerlerini
neyse ki her nedense
bir harem ağası kurtarıverir seni
topu topu birkaç dize sonra
haliç’te sandal sefasındasındır cariyenle
o da ne! işgal istanbul’undan bir kruvazör
tam yol geliyor üstümüze
daha rengi fena kırmızı
iki kadeh şarap yuvarlayamadan
kenar süsü oluvermişiz tarihte
hem bireycilere hem toplumcuların topuna
karşı…
Fettah KÖLELİ