Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Perşembe, Kasım 21, 2024
No menu items!
Ana SayfaFelsefeMarksizmMarksizm ve Sınıf Mücadelesi | Louis Althusser

Marksizm ve Sınıf Mücadelesi | Louis Althusser

Marta Harnecker’in küçük el-kitabının yeni baskısını taratmak için çok basit bir fikri hatırlatmama izin verin. Çok basit bir fikir bu: fakat teorik ve siyasal sonuçlan önemli. İşte bu fikir: Marx’ın temellerini attığı bilimin (tarihî maddecilik) ve Marx’ın (yolunu) açtığı felsefenin (diyalektik maddecilik) yüreği ve merkezi sınıf mücadelesidir. Demek ki sınıf mücadelesi, yalnızca Marksist-Leninist işçi sınıfı hareketinin siyasal pratiğinde değil, fakat aynı zamanda teoride de, Marksist felsefe ve bilimde de “son-sözü söyleyen halka”dır.

Lenin’den beri, felsefenin teoride sınıf savaşını temsil ettiğini açıkça biliyoruz: Daha kesin olarak söylersek, her felsefe teoride karşıt sınıfsal bakış açısının karşısında sınıfsal bir bakış açısını gösterir. Demek ki Marksist- Leninist felsefe (diyalektik maddecilik) teoride proletaryanın bakış açısını gösteriyor: Bu, Marksist-Leninist felsefeyi anlamak geliştirmek için “son- sözü-söyleyen halka”dır. Bu, felsefenin neden dünyanın devrimci dönüşümüne yardım etmek amacıyla, onu yorumlamaktan vazgeçebileceğinin anlaşılmasında “son-sözü-söyleyen halka” dır.

Fakat sınıf mücadelesinin Marx’ın bilimsel teorisinde de “son-sözü- söyleyen halka” olması, belki de daha zor anlaşılır. Tek bir örnekle yetiniyorum: Kapital. İşte Marksist bilimin temel ilkelerini, Marksist bilimi kapsayan bir kitap. Gene de düşlere kaptırmayalım kendimizi. .Gözümüzün önünde bir kitap olması yetmez: Onu okumayı bilmek gerek. Oysa, Kapital’ i okumanın, “Marx’ın bilimsel teorisini anlama’nın ve “açıklama’nın tümüyle burjuva olabilen bir biçimi var. Burjuva bir biçim; burjuva ideolojisinin, daha kesin söylenirse burjuva sosyolojist ya da ekonomist ideolojinin damgaladığı, sızdığı, etkilediği bir biçim demektir.

Örneğin, Kapital aşağıdaki biçimde okunabilir: Kapitalist üretim tarzının ekonomi politiğinin bir teorisi. Altyapıdan işe başlanacak, “iş-süreci” incelenecek, “üretici güçler” ve “üretim ilişkileri” birbirinden ayrılacak, meta, para, artık-değer, ücret, yeniden-üretim, rant, kâr, faiz, kâr oranının düşme eğilimi, vb. vb. analiz edilecek. Kısacası, Kapital’de iktisadın “(kapitalist) yasaları” bulunacak. Ve “ekonomik” mekanizmaların bu analizi bitirildiğinde küçük bir ek getirilecek. Toplumsal sınıflar, sınıf mücadelesi.

Toplumsal sınıflar üzerine olan tamamlanmamış küçük bölüm Kapital in tam sonunda değil mi? Toplumsal sınıflardan ancak kapitalist ekonominin tüm mekanizmasını söktükten sonra söz etmek gerekmiyor mu? Marx bizi, toplumsal sınıfları (ve dolayısıyla sınıf mücadelesini) kapitalist ekonominin yapısının basit bir ürünü, son bir ürünü, sonucu olarak kabul etmeye çağırmıyor mu? Toplumsal sınıflar kapitalist ekonominin basit bir sonucu, sınıf mücadelesi de sınıfların varlığının basit bir sonucu değil mi?

Kapital’in bu şekilde okunması, bu şekilde yorumlanması Marksist teorinin ciddî bir çarpıtılmasıdır: Ekonomist (burjuva) bir çarpıtma. Toplumsal sınıflar Kapital’in sonunda değildirler: Başından sonuna kadar Kapital dedirler. Sınıf mücadelesi toplumsal sınıfların varlığının bir türevi değildir: Sınıfların varlığı ve sınıf mücadelesi tek ve aynı şeydir. Sınıf mücadelesi, Kapital’i anlamak için “son-sözü-söyleyen halkadır.

Marx, Kapital’e Ekonomi Politiğin Eleştirisi alt-başlığını verdiğinde, yalnızca klasik iktisatçıları değil, fakat ekonomist (burjuva) yanılsamayı da eleştirmek kararında olduğunu söylemek istiyordu. Bir yandan üretim faaliyetini ve değişimi (ekonomi) öbür yandan toplumsal sınıfları, siyasal mücadeleleri vb. özenle ayıran burjuva yanılsamasını radikal bir biçimde eleştirmek istiyordu. Marx kapitalist üretim, dolaşım ve dağıtım (yani sözde tüm ekonomi politiğin) koşullarının tümüne toplumsal sınıfların varlığı ve sınıf mücadelesinin sızdığını ve egemen olduğunu göstermek istiyordu.

Birkaç kelimeyle Marx’ın tezinin temel ilkesini açıklayalım:

“Katıksız” ekonomik üretim yoktur, “katıksız” dolaşım (mübadeleler) yoktur, “katıksız” dağılım yoktur. Bu ekonomik olguların tümü, son kertede, yani “görüntüler” biçiminde sınıf ilişkileri ve uzlaşmaz sınıf ilişkileri, yani sınıf mücadelesi ilişkileri olan toplumsal ilişkilerin varlığında gerçekleşen süreçlerdir.

Üretim birimlerinde (fabrikalar, tanmsal işletmeler vb.) gördüğümüz biçimde, toplumsal yaran (kullanım değeri) olan nesnelerin maddi üretimini ele alalım. Bu maddî üretim, bir hammaddeyi dönüştüren üretim araçlarını (makinalar, avadanlık) işleten “emek gücünün” (emekçiler) kullandığı “üretici güçlerin” varlığını gerektirir. Bir burjuva iktisatçısı ya da Kapitalin “ekonomist” bir okuru, Kapitalde basit bir teknik iş-süreci görecektir. Oysa bunun yanlış bir yorum olduğunu görmek için Marx ile birlikte düşünmek yeterlidir. Şunu demek gerekir: Üretici güçler, üretim sürecinde, sömürü ilişkileri olan, üretim ilişkilerinin egemenliği altında işletilirler. işçiler varsa, onlar ücretlidirler, yani sömürülenlerdir; eğer yalnızca emek-güçlerine sahip olan ve onu (açlık nedeniyle: Lenin) satmak zorunda olan ücretliler varsa, demek ki üretim araçlarına sahip olan ve emek-gücünü sömürmek, ondan artık-değer kazanmak için emek-gücünü satın alan kapitalistler vardır. Uzlaşmaz sınıfların varlığı demek ki üretimin kendinde, üretimin kendi yüreğinde yer alıyor: Üretim ilişkilerinde.

Daha ileri gitmek gerekir: Üretim ilişkileri üretici güçlere yalnızca onların “biçimi” olarak eklenen bir şey değildir. “Üretici güçleri” işleten emek- gücünün kendisi “üretici güçlerin” bir parçası olduğundan ve kapitalist üretim süreci durmadan emek-gücünün en yüksek sömürüsüne yöneldiğinde, üretim ilişkileri üretici güçlerin içine girer. Ve bu, tüm kapitalist üretim sürecine egemen eğilim olduğundan, üretimin teknik mekanizmalarının kapitalist sömürünün (sınıfsal) mekanizmalarına bağlı olduğunu söylemek gerekir. Üretici güçler denilenler, üretim ilişkilerinin, yani sömürü ilişkilerinin hem tarihî varoluş biçimi hem de maddî temelidirler. (Marx, “teknik temel” der.) Marx 1. Kitap’ta (IV, bölüm 14 ve 15) üretim sürecinin (manifaktürden büyük sanayiye) örgütlenmesinin birbirini izleyen biçim ve temellerinin, kapitalist üretim ilişkilerinin tarihî ve maddi varoluşlarının birbirini izleyen biçim ve temellerinden başka bir şey olmadığım hayran olunacak biçimde gösterdi. Üretici güçleri üretim ilişkilerinden ayırmak, demek ki, ekonomist ve teknokratik bir yanılgıdır. Gerçekte varolansa, maddî varoluş biçimlerinde, üretim ilişkilerinin egemenliğinde, üretici güçlerle üretim ilişkilerinin (eğilim gösteren) birliğidir.

Eğer böyleyse “katıksız” üretim ve “katıksız” iktisat yoktur. Uzlaşmaz sınıflar üretim ilişkileriyle, üretim sürecinin başından beri vardırlar. Uzlaşmaz sınıfların bu ilişkisiyle, sınıf mücadelesinin temelleri atılmıştır: Sınıf mücadelesi maddî olarak üretimin kendine kök salmıştır.

Fakat hepsi bu değil. Üretirken, varlığının (üretiminin) toplumsal ve maddî koşullarını yeniden-üretmezse tarihte hiçbir toplum varolmaz, yani hayatım sürdürmez. Oysa kapitalist toplumun varoluş koşullan kapitalist sınıfın işçi sınıfına uyguladığı sömürünün koşullarıdır: Kapitalist sınıf onları ne pahasına olursa olsun yeniden üretmelidir. Kapital’i anlamak için demek ki yeniden- üretim bakış açısına yükselmek gerekiyor; ve o zaman burjuvazinin, sömürünün (üretimde zorla kabul ettirdiği) süre ve sabitliğini ancak işçi sınıfına karşı sürekli bir sınıf mücadelesini sürdürmek koşuluyla güvence altına aldığı görülür. Burjuvazi bu sınıf mücadelesini, sömürünün siyasal, ideolojik ve maddî koşullarını sürekli kılarak ya da yeniden-üreterek sürdürüyor. Sınıf mücadelesini, üretimde (emek-gücünün-yeniden-üretimi için gerekli olan ücretin düşürülmesi, baskı, ceza, işten atma, anti-sendikal mücadele vb.) sürdürüyor. Sınıf mücadelesini aynı zamanda (üretimin dışında da sürdürüyor; işte burada işçi sınıfını baskı ve ideoloji ile yola getirmek için devletin, devletin baskı aracının ve Devlet’in İdeolojik Aygıtlarının (siyasal sistem, okul, kilise, basın-yayın) rolü işe karışıyor.

Böyle okunursa Kapital, kapitalizmin “ekonomi politiği”nin bir teorisi olmaktan çıkar, ücretli emek-gücünün sömürüsü üzerine kurulu bir üretim tarzının ideolojik, siyasal, hukukî, maddî biçimlerinin teorisi -devrimci bir teori- olur. Böyle okunursa, ekonomi politik, üretici güçler, teknik vb. gerçek yerlerine konulabilir.

Eğer durum böyleyse, sınıf mücadelesini bir başka biçimde düşünebilir ve kimi yanılgılardan, küçük-burjuva ideolojiden gelen “hümanist” (ve “ekonomist” yanılgıların tamamlayıcısı olan) yanılgılar gibi yanılgılardan vazgeçilebilir. Kapitalist toplumun, bir bakıma sınıf mücadelesinden önce varolduğu ve bizim bildiğimiz sınıf mücadelesini toplumun “haksızlıklarına” karşı başkaldıran proletaryanın (ve müttefiklerinin) işi olduğu düşüncesini terk etmek gerçekten zorunludur. Gerçekte, kapitalist topluma özgü sınıf mücadelesi kapitalist toplumla aynı özdendir: onunla birlikte başladı, başlangıcından beri sınıf mücadelesini silahsız (savunmasız) bir proletaryaya karşı benzersiz bir zalimlikle sürdüren burjuvazidir. “Haksızlıklara” karşı yalnızca başkaldırmaktan uzakta, proletarya ilk önce örgütlenme, bilincini geliştirmek ve karşı-saldırıya geçmeden sonra da iktidarı elde edinceye kadar saldırıya geçmeden önce proletarya, burjuva sınıf mücadelesine karşı direnmekten başka bir şey yapmadı.

Eğer durum böyleyse, eğer Marx’ın bilimsel teorisi her şeyin temelinde sınıf mücadelesinin yattığının kanıtını veriyorsa, tarihte benzeri görülmemiş bu olayın nedenleri daha iyi anlaşılıyor: Marksist teori ile işçi sınıfı hareketinin “kaynaşması”. Bu gerçek üzerinde yeterince düşünülmedi: Marx ve Engels’in Manifesto yu yazmalarından önce varolan işçi hareketi nasıl ve neden Kapital gibi bu kadar güç bir eserde kendini tamdı? Bu bir ortak noktadan başlayarak gerçekleşti: Sınıf mücadelesi. İşçi sınıfı hareketinin gündelik pratiğinin yüreğindeydi sınıf mücadelesi. İşçi sınıfı hareketinden siyasal deney olarak aldığını Marx işçi sınıfı hareketine geri verdi.

Mao’nun dediği gibi: “Sınıf mücadelesini hiçbir zaman unutmayalım”.

Marksizm ve Sınıf Mücadelesi | Louis Althusser

Ocak 1970 Çeviri: Yusuf ALP

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments