İnsanın ruhsal, toplumsal, siyasal yapısıyla ilgili gerçekleri araştırmanın zorlukları oldukça düşündürücü. Bu zorlukların en fazla dikkat çekenlerinden biri de araştırmanın araştırdığı konuyu, nesneyi etkilemesi olgusunun yorumlanmasında yatıyor. Araştırmayı yapan insan, araştırılan da insan olunca etkileşme kaçınılmaz oluyor.
Diyelim ki, belli bir toplumun kendi sorunlarıyla ilgili görüşlerinin ne olduğunu saptamak istiyorsunuz. Kamu oyu yoklamalarıyla araştırmanızı gerçekleştiriyorsunuz. Böyle bir araştırmada “tarafsız” olmak, “nesnel”, “bilimsel yöntemler uygulamak” ne anlama gelir? olanaklı mıdır?
“Bilimsel” olma savında araştırma “teknikleri” vardır. Soru sorma, sonuçları “istatistiksel olarak” değerlendirme, ömeklem seçiminde dikkat edilmesi gerekli kurallar gibi. Bu tekniklerin işlerliği, matematiksel modellerin uygunluğu, toplumu oluşturan bireylerin görüşlerinin öğrenilmesinde “gerçeği” yansıtmaya yetmiyor. Bunun farklı sebepleri olabilir.
1. Her araştınna belli bir “amaç” için yapılır. “Gerçeği tarafsız biçimde öğrenme” amacı, farkına vardığımız ya da varamadığımız “çıkarlarımızla” hep birlikte gider. Gerçeği “tarafsız” bir biçimde neden öğrenmek istiyoruz ki? çıkarsız bilgi olamayacağını çağımızda, özellikle Frankfurt okulu düşüncelerinden öğrendik. Sorun amaçlarımızı, çıkarlarımız farketmeye çalışmak, namuslu bir araştırmada bunları saklamadan içtenlikle açıklama cesaret ve becerisinde yatıyor.
2. Bilimsel kılıklı tekniklerle “oynayarak” amaçlarımız ve çıkarlarımız doğrultusunda sonuç elde etme olanağı ilkece olanaklıdır (Örneğin, istatistikle yalan söylemek!)
3. Amacını çıkarını gizleyip, teknikle oynayarak yaptığı araştırmanın gerçeği yansıttığını söyleyen araştırmacı beklentilerini “meşrulaştırmış” olmuyor mu?
Gerçeği, özellikle insanla ilgili gerçeği araştırmak son derece zor. Gerçeğin bilinişini bozmadan, gerçeğin kendisi yerine onun “resmini” yapmadan araştırma yapılamıyor. Göz, gördüğünü değiştiriyor. Ona anlam veriyor. Bir çerçeveye oturtuyor. Çünkü bir insan olarak, insan gerçeğine bakıyor. Bana “çarpıtma” olmadan araştırma yapilamıyacağını düşündüren, gerçekle bilgisel ilişkimizdeki çaresizliğimiz.
Öyleyse araştırmadaki dürüstlük, bu çaresizliğimizin nereden kaynaklandığını bulmaya çalışarak, amacımızı, tekniğimizi, çıkarlarımızı, dünya görüşümüzü araştırmamızın başında, açık açık belirtmek gerek. “Ben şu dünya görüşünde, böyle böyle amaçlan ve çıkarları olan. şu araştırma yöntem ve teknikleri kullanan biriyim, elde ettiğim sonuç aşağıdaki gibidir. Araştırmanın bu açıklamalar ışığında değerlendirilmesi uygundur” diye açıklamalar yapabilmek.
Araştıran, anlamaya, bilmeye, bulmaya çabalayandır. Bu çaba dünyanın değiştirilmesine yol açar. (Böyle bir etki ne denli güçsüz olabilirse de…) Her araştırıcı dünyayı kendi gözlüklerinden gördüğü gibi etkilemeye çalışacaktır. Bence bu niyet açığa vurulmalı ve engellenmemelidir. Gerçekliği olduğu gibi, bir hakikat olarak (Hakikat : Tecrübe edilmemiş gerçek!) bulma olanağımızın olmadığına inanıyorsak (özellikle insanla ilgili gerçek ve hakikatin böyle bir özellik taşıdığına ben inanıyorum) onu, araştırmamızı şeflaflaştırara, samimi ve sorumlu bir tavırla değiştirmeye (bir yorumlamayla “çarpıtmaya”) çabalamanın- “namussuzluk” olmadığını düşünüyorum. Böyle bir yorumla, gerçekliğin kaçınılmaz çarpıtılmasının bir ahlakı olduğunu unutmamak gerek.
1. Araştırmanın her adımında “açık” olacağım. Kavramsal, teknik bulanıklıklara izin vermeyeceğim.
2. Dürüst olacağım. Niyetimi, çıkarımı sergileyeceğim.
3. Samimi olacağım, açıklık ve dürüstlüğümü bir “maske” olarak kullanmayacağım.
4. Araştırmayı sunduğum insanlara karşı-sorumluluğum olacak. Gerçekliğe saygı duyacağım. Araştırmalarım sırasında “işime gelmeyen” sonuçları yok etmişsem bunu farkedip, belirteceğim. Yok etmeyip, cesaretle “rahatsız edici” sonuçları dile getirebilîyorsam, bakışımı değiştirmeye hazır olduğumu söyleyeceğim.
5. İnsanla ilgili gerçekliklerin önemli bir bölümü kurgusal (eostruetive) olabilir. Araştırmam da, onun sonucu da insanla ilgili bir gerçekliktir. Bunu kabul edeceğim.
6. Dünyayı, görüşüm doğrultusunda değiştirmeye gönüllü olduğumu saklamıyacağım. Araştırmamın bu gönüllülüğümün bir parçası olduğunu kabul edeceğim.
7.Araştırmamı okuyan, beni böyle bir ahlak anlayışı içinde okuyacak. Kimseyi kandırmamaya çalışacağım.